12 Aralık 2014 Cuma
Sabah.
Beklemek büyütüyor,uzuyor mesafeler.
Alevler yayılıyordu yarınlara.
Zorbalığın alt sesindeki kibir,bırakmıyordu yakamızı.
Yağmur şiddetlenirken ürperdim,kalkmaya yeltendim.
Sanki dünya uçan bir halının üzerinde uzaklara doğru yol alıyor seni yitirdiğimden beri.
Şimdi bu günleri tek başıma yaşayacak cesaretim yok.
Yağıyor yağmur,bütün sensiz kalma nedenlerimi akıtıyorum iyice.
Yüzüme defalarca çarpıyor yağmur suyu.
Akıtsa benim hatalarımı zayıflıklarımı,baştan aşağı akıtsa...
İkimize ait olanın yankısı iz bıraktığımız nesnelerde devam ediyor.
Eve geçiyorum,pencereye.
Bütün bu çınlamalar,çalkalanmalar ve yansımalarla; biliyor musun, sen de senin olmayanı seviyorum en çok.
Birimizden biri gittikten sonra devam edecek olan o şeyleri...
Bende bitmiyor veda.
Seninle ben.
Bir çalgıdan yükselen notalar gibi umulmadık birleşmeler,yan yana gelmeler eşliğinde,varlıkta henüz vücut bulmamış ham maddeler arıyoruz.
Bu,seninle çıktığımız kim bilir kaçıncı yolculuk.
Senden önceki hayatımın,şu diğer yanı uçurum olan dağ yollarına dökülmüş incir yaprakları gibi olduğunu düşünüp durdum camdan yağmuru izlerken.
Unutmamaya çalışıyordum. Ağacını tanımamış bir yapraktım senden evvel.
Hayatı seninle öğrenmek.
Kelimeleri daha düşünürken senin dudaklarının arasından hiçbir şey olmamış gibi dökülüşlerine bakakalırdım.
Kelimelerle çözülürdü dilimin bağcıkları.
Seninle attığımız her adımda aramıza döşenmiş yeni bir atardamara denk gelirdim.
Senin elini tutmakta olan bende umulmadık titreşimler uyandırırdı.
Seninle ben geçit vermez yükseltilerden Arpaçay boğazının ilerisindeki yasaklı bölgeye varmak için çiçeklerle döşeli yollardan, orman içlerinden geçerdik.
Sabahın 5'i , 6'sı fark etmez. Çıkar giderdik dağın yamacında bir yere. Sırf sıcak bir bardak çay içebilmek için.
Kaçardık buradan.
Seninle ilk karşılaşmamız.
Sokaklarda uyanmış,dağlardan ovalara inmiştim çoktan...
Bursa'da geçen ilk çocukluk yıllarımın devamını ancak seninle karşılaşmamızdan sonra anı olarak kaydetmeye değer bulacaktım.
İlk ay tutulmamızı.
Sen hatırlamazsın gerçi,bir gece ben yine annemi kandırıp gelmiştim yanına.
Bilmem ki kaçıncı ayımızdı. Sokaklarda çığlık çığlığa adımlar atardık.
Gülüşlerimiz yankılanırdı caddelerde.
Senin çocukluğunu sevmemle birlikte o sidikli geçmişimde havadar alanlar, yeşil çimler ve erkek kardeşler bulmayı başarıyordum.
"Dünyayı her adımda değiştirdim" diyordum sana.
Ben...
Aynen öyle.
Dünyayı,değiştiriyordum. Gölgenin yer değiştirmesini izlemek yetiyordu bana. Bir çığlığın içinde,gümüş gecelerde gizlenmek yetiyordu.
Akşam oldu,sığınacak bir yerim kalmadı artık.
Neredesin.. Nereye gittin?
Çıktım sokağa,her sokak lambasının altında seni bulmayı umarak daha nereye kadar ben böyle devam edeceğim ki?
Bekliyorum,bekliyorum.
Bekledikçe tutuşuyor bindiğim dallar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder