Ses.
'Neyin peşindesin?'
Boğuk bir ses... Yakıcı.
Uzak,boz tepelerde yankılandı...
Ağzından kükürt ve duman çıkaran aslan heykellerine çarpıp ulaştı kulağıma...
Bir kanıttı,karşı tepelerden...
Yabani otlar dalgalanıyor.
Uzandığım balkonların ahşap panjurlarını yer yer kurt kemirmişti.
Ağaç kökleri kupkuruydu.
Neyin mi...
Peşindeyim...
Çorak bir ruhun.
Kocamış, pörsüyüp içine kapanmış bir ruhun.
Belki...
Bilmiyorum.
Dallarını pencerelerden,kapı ve bacalardan içeriye doğru sarkıtmış. Solgun,köhne ruh...
Sığdıramadığı kanatlarıyla.
'Senin kaybolduğun ilk gecenin sabahında, kasabanın morgunda karşılaşmıştım bazı işçilerin yakınlarıyla.'
Gözlerine bakardım,boynunun altına,kulağının arkasından bir öpücük kondurmak,ılıklığını duymak isterdim o zaman.
Tutardım kendimi.
Şimdi ise boşluğa sesleniyorum öylece.
" Eğil; dünyanın bütün saatlerinin durduğu bu yer."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder